BÜYÜK ANAFARTA KÖYÜ ÖZAY GÜNDOĞAN MÜZESİ (ÖZEL)

Büyük Anafarta Köyü Eceabat-Çanakkale

Açık olduğu saatler   : Tüm günler açıktır

Ücreti                         : Ücretsiz,isteğe bağlı bağış.

Tlf                               : 0286 834 70 76  

         Sayın Özay Gündoğan’ın yıllar süren ferdi çabaları sonunda başardığı büyük olay. Tarihimize ışık tutan objeler burada sergilenmekte. Her Türk evladının görmesi gereken bir müze. Ancak Tur güzergahına uymadığı için herkes bilmiyor. Anafartalar bölgesine gidildiğinde mutlaka ziyaret edilmelidir.

BİGALI KÖYÜ ATATÜRK KARARGAH MÜZESİ

Bigalı Köyü     Eceabat-Çanakkale

Tlf :                  0286 834 72 72

Açık olduğu saatler : 08.00-17.00 (Görevlisi Köyde İkamet Ediyor)

        Ocak 1915’te Tekirdağ bölgesinde kurulan 19.Tümenin komutanlığına atanan Mustafa Kemal, kısa sürede tümenini kurmuş, 25 Şubat 1915’te Çanakkale Savaşlarına katılmak üzere Eceabat’a gelmiş, burada ikmal yaptıktan sonra 17 (18) Nisan 1915’te Bigalı Köyü’ne gelerek buradaki bir köy evini kendine karargah yapmıştı.

         Bir hafta sonra savaş başlamış, olanca hızıyla sürüyordu. Atatürk bugünlerde Bigalı’daki karargahında taarruz planlarını hazırlıyor, buradan cephenin en ön saflarına kadar gidiyordu.

         Çanakkale Savaşlarından sonra, Atatürk’ün Bigalı’daki karargahı yine eski sahipleri tarafından uzun yıllar ev olarak kullanıldı. Bu evde Atatürk’ün uzun gün ve geceler geçirdiğini, petrol lambalarının sabahlara kadar yandığını herkes biliyordu. Şu anda, o günlerde kullanılan eşyalardan sadece bir masa kalmıştır.

         Bigalı Atatürk Müzesi kurma komitesi adıyla bir komite kuruldu. Bu komite ilk iş olarak,1969 yılında evin dış kapısı üzerine “M. Kemal Atatürk’ün 1915 tarihindeki 19.Tümen karargahı” ibaresini taşıyan bir levha yerleştirdi.

         Ev, sahiplerinden satın alınarak müze haline getirilmek isteniyordu. Sonunda bu iş başarıldı. Atatürk’ün Bigalı karargahı, Kültür Bakanlığına devredildi. Bakanlık, evi onartarak 1973 yılında ziyarete açtı. Atatürk’ün Bigalı Karargahı iki katlı, bağdadi bir yapıdır. Dış kapısından oldukça küçük bir avluya girilmektedir. Alt katta biri büyük diğeri küçük iki odası vardır. Tahta merdivenle üst salona çıkılır. Salona açılan üç kapıdan ortadaki en büyük oda, Atatürk’ün çalışma odası, sağdaki ise yatak odasıdır. Diğer oda yaverine ayrılmıştır. Odaların tavan ve taban döşemeleri tahtadır. Bugüne kadar gelebilen masa çalışma odasındadır. Karargah müzesi, Atatürk’ün resimleriyle ve sonradan buraya getirilen benzer eşyalarla ziyarete açılmıştır. *[1] Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, Atatürk Araştırma Merkezi.Mehmet Önder.T.T.K.Basımevi,Ankara 1988.

ÇANAKKALE ŞEHİTLERİ ANITI VE HARP MÜZESİ

Şehitler Abidesi Müzesi 1971 yılında hizmete açılan müzede Çanakkale Savaşlarını gösteren krokiler, fotoğraflar, çeşitli kaplar ve savaş malzemelerinin ve kemiklere saplanmış mermi ve şarapnel parçaları ve mermi çekirdeklerinin havada birbirleri ile çarpışmalarıyla meydana gelen ilginç şekillerin vb.eserlein , sergilendiği müze Şehitler Abidesi’nin altındaki salonda hizmet vermektedir.1824 eser bulunmaktadır

 

Sedülbahir Köyü Morto Koyu – ÇANAKKALE
Tel: 0286 862 00 82
Açık Olduğu Saatler : 08:00 – 17:00, (Pazartesileri kapalıdır), Giriş ücretli. (Şu an onarımda, kapalı)

ÇANAKKALE BOĞAZ KOMUTANLIĞI DENİZ MÜZESİ

Deniz Kuvvetleri Komutanlığı bünyesinde bulunmaktadır. Anıtkabir Müzesi gibi birinci sınıf askerî müze statüsünde olup, halka açıktır.Çanakkale Deniz Müzesi; Çanakkale il merkezinde 1915 Deniz ve Kara Savaşları’nın anlatımına yönelik bir bilgilendirme kompleksinin bulunmaması nedeniyle bu ihtiyacı karşılamaya yönelik çalışmalar sonucunda 18 Mart 1915 Deniz Zaferinin 67. yıl kutlama programı kapsamında kurulmuştur. (1982 yılında)

 Müze içersinde Geniş bir park, Çimenlik Kalesi (Kala-i Sultaniye, Nusrat mayın Gemisi Maketi, Resim ve Fotoğraf Galerisi ve Kütüphane bulunmaktadır.

        Çimenlik Kalesi’nde yer alan açık ve kapalı mekanlarda Çanakkale Savaşları’nda kullanılmış olan pek çok silah ve askeri obje sergilenmektedir. Kale asgari olarak 1 saatte gezilebilmektedir.

NUSRAT MAYIN GEMİSİ 

         Maketi  1982 yılında yapılmıştır. Çanakkale Deniz Savaşlarına katılan Nusrat Mayın Gemisi’nin birebir kopyasıdır. Gemi, 42 m. boyunda, 7.5 m. genişliğinde olup, Çimenlik Kalesi’nin sahil şeridindedir. Arka tarafından bulunan raylar üzerinde 18 Mart 1915’te kullanılan mayınlar bulunmaktadır. Geminin iç kısmında ise Çanakkale Zaferi ile ilgili eski gazete küpürleri, Nusret Mayın Gemisine ait seyir cihazları, Mayın Grup Komutanı Bnb. Nazmi Akpınar’a ayrılmış şeref köşesi ve Gemi Komutanı Yzb. Hakkı’nın üniforması yer almaktadır. Alt güvertede 1914-15 Çanakkale Deniz Savaşları kronolojik olarak anlatılmaktadır. Nusrat Mayın Gemisi’nin savaştaki rolü; beş dakika süreli dijital animasyon gösterisiyle sunulmaktadır. Gemi asgari 30 dakikada gezilebilmektedir.

          Müzenin bölümlerinden biri olan Resim ve Fotoğraf Galerisinin 1. katında Çanakkale Savaşlarına ait objeler, resim ve panolar ile desteklenerek sergilenmektedir. Galerinin 2. katında ise, dördüncü dönem asker ressamlarımızdan Mehmet Ali LAGA’ya ait 97 adet kara kalem ve sulu boya tablo sergilenmektedir.Galeri yaklaşık olarak 30 dakikada gezilebilmektedir.

          Park alanında Çeşitli top, tüfek, namlı,taşıma arabaları, torpido ve mayınlar sergilenmektedir.

KÜTÜPHANE

          Çanakkale Deniz ve Kara Savaşları’yla ilgili yayınlanmış tüm dökümanların bir araya toplandığı Türkiye’deki tek Çanakkale Savaşları ihtisas kütüphanesidir.Kütüphane özel izinler dışında Salı, Çarşamba ve Cuma günleri açıktır.

Kitap listesini görmek için aşağıdaki lingi tıklayınız.

 

Fevzipaşa Mah.Çimenlik Sok. – ÇANAKKALE
Tel: 0286 213 17 30 , E-mail:
Açık Olduğu Saatler : Pazartesi – Perşembe hariç her gün 09:00 – 12:00/13:30 – 17:00, Giriş ücretli.

ÇANAKKALE ARKEOLOJİ MÜZESİ

Barbaros Mahallesi.100.Yıl Cad.  ÇANAKKALE
Tel : 0286 217 65 65 – 217 67 40 Faks  0286 217 11 05
E-mail: canakkalemuze@kulturturizm.gov.tr
Açık Olduğu Saatler : 08:00 – 17:00 (Pazartesileri kapalıdır)
Giriş ücretli.

Tarihi
Çanakkale’de müzecilik çalışmaları, 1936 yılında bölgeden toplanan eski eserlerin Zafer Meydanı’ndaki eski bir kilise binasında depolanması ile başlamıştır. Daha sonra bu bina düzenlenerek müdürlük haline getirilmiş ve 1960 yılında ziyarete açılmıştır. 1984 yılında ise Atatürk Caddesi üzerinde inşa edilen yeni müze binasında hizmet verilmeye başlanmıştır.

Müze Teşhir Salonu

Girişte yer alan 1. Salon: Bu bölümde Çanakkale yöresinde bulunan antik yerleşim yerlerini gösteren büyük boy duvar panosu ile Troia antik kentinin yerleşim katlarını gösterir ışıklı pano bulunmaktadır. Ayrıca Çanakkale yöresinde 17. yüzyıl sonlarıyla 20. yüzyıl başları arasında üretilmiş olan Çanakkale seramiklerinden, geç döneme giren 19. ve 20. yüzyıl seramik örnekleri sergilenmektedir. Osmanlı devletinin en önemli bir seramik üretim merkezi olan Çanakkale ismini de burada üretilen ve dışarıya satılan çanak çömleklerinden almıştır. Seramiklerde iri gözenekli kırmızı, nadiren de bej renkli hamur kullanılmıştır. Form olarak testi, kâse, tabak, şekerlik gibi örnekler bu bölümde sergilenmekte olup bezeme tarzı olarak koyu kahverengi, yeşil sırlı monokrom örnekler yanında sarı, yeşil, kahverengi renklerin karıştırılması ile elde edilmiş sıraltı teknikli örnekler de mevcuttur.

Salonun bir köşesinde Çanakkale’de eski bir konakta kullanılmış olan ve 19. yüzyılın ahşap işçiliğinin en güzel örneklerinden olan konsollar bulunmaktadır. Konsollardaki insan figürleri aynı zamanda yüzyılının plastik sanatını da yansıtmaktadır.

Salonda ayrıca Troas bölgesi antik kentlerinden ve Mysia bölgesindeki Kyzikos’tan gelmiş mezar stelleri ve ostothekler sergilenmektedir. Steller Hellenistik ve Roma dönemlerine ait olup konu olarak cenaze ziyafetli, veda sahneli, at üzerinde heros ve at yanında heros gibi döneminin sevilen konuları betimlenmiştir. Antik Dönem ölü gömme geleneklerinden biri olan bu gömme biçimi, ölünün kremasyon sonrasında arta kalan kemiklerinin ve ölü hediyelerinin ostothek denilen küçük taş lahitlere konulmasıyla oluyordu.

  1. Salon: Çanakkale Müzesi’nin en eski koleksiyonlarının ve Troia eserlerinin sergilendiği salondur. Salonda bulunan vitrinlerde fosiller, Yontma Taş Çağı baltaları, Beşige Tepe prehistorik buluntuları ile Troia tabakalarına ait eserler sergilenmektedir. Troia kazısı 1870’te başlamış ve zaman zaman kesintiye uğramasına karşın halen devam eden bir kazıdır. Höyük M.Ö.3000- M.S.500 yılları arasına tarihlenen 9 yerleşim katından oluşur. Salonda Troia yerleşim katlarına ait buluntular Troia-I, Troia-II, Troia-III-IV-V, Troia-VI-VII, Troia- VIII-IX vitrinlerinde sergilenmektedir. Bu tabakalardan çıkarılmış günlük kullanım kapları, gri monokrom kaplar, Myken seramikleri, Depas amphikypelon’lar, Buckel seramik olarak adlandırılan seramikler, kaya kristalinden aslanbaşı, amulet, idoller yanında, bronz ve fildişi eserler Troia kentinin antik dönemlerdeki sanat ürünlerini yansıttığı gibi, günlük hayat ve dinsel yaşantıları hakkında da bilgi vermektedir.
  2. Salon: Bu salonda bulunan vitrinlerde Çan ve Yenice tümülüslerinde bulunan Hellenistik Dönem eserleri ile M.Ö.7-2. yüzyıla ait Bozcaada nekropol buluntuları sergilenmektedir. Bozcaada (Tenedos) nekropol kazıları 1959, 1969, 1990, 1991, 1992 yıllarında yapılmıştır. Ve bu kazılarda 51 mezar ve konteksler içindeki tek renkli gri ve Korinth seramiklerinin bir arada bulunduğu konteksler ayrı bir önem taşımaktadır. Çoğunlukla Attika ve Korinth ithal keramiklerinin yanı sıra, Aiolis bölgesinin kendine özgü gri monokrom renkli seramikleri türünün en güzel örnekleridir. Mezarlarda ithal keramiklerin yoğunluğu adanın antik dönemde deniz ticaretinde önemli limanlardan biri olduğunun kanıtıdır. Bunların yanı sıra zengin terracotta figürinler, Attika keramiklerinin çeşitliliği ve kalitesi bakımından ayrıca önem taşımaktadır. Teşhirde bunlardan örnekler bulunmaktadır.

4.Salon: Bu salonda bulunan vitrinler Dardanos tümülüsü (M.Ö.6-2.yy.) buluntularına ayrılmıştır. Dardanos tümülüsü Çanakkale’nin 11 km güney batısında bir sırt üzerinde kurulu olduğu bilinen antik Dardanos şehrinin kuzeyindeki bir tepededir. Tepenin 1959 yılında kazılmasıyla mezara girilmiştir. Mezar anıtı salonun duvarlarında bulunan ışıklı panolarda da görüleceği üzere koridor, ön oda, esas mezar odasından ibarettir. Mezar bir aile mezarıdır, bunun Klasik, Hellenistik ve Roma dönemlerinde kullanıldığı buluntulardan anlaşılmaktadır. Buluntular arasında sergilenmekte olan yazılı bronz kremasyon kapları, takılar, gemmalar, altın yüzükler, çelenk ve diademler, kandiller, tekstil parçaları, sandaletler, ahşap eşyalar ve kline parçaları bulunmaktadır. Bu salonun en güzel eseri dönem Knidos Aphrodite’sinin bir taşra kopyası olan pişmiş toprak Aphrodite heykelciğidir. Dünya arkeoloji literatürüne Dardanos Aphrodite’si olarak girmiş olan bu heykelcik orijinaline en çok benzeyen kopyalardan biridir. Ayrıca Aphrodite’nin dışında benzerleri Myrina’da bulunmuş olan M.Ö. 2. yüzyıl Eros figürinlerinden oluşan bir grup da bu tümülüsün buluntuları arasındadır.

5.Salon: Assos (Behramkale) ve Gülpınar (Apollon Smintheion Kutsal Alanı) kazılarından gelen eserler ile, seçkin sikke örnekleri ve cam eserler sergilenmektedir.

6.Salon keramikten yapılmış eserler, bronz aletler ve çeşitli mermer eserler teşhir edilmektedir.

Vitrinlerde, Çanakkale civarından müzemize gelen çeşitli heykeltraşlık ve mimarî buluntularına, amphoralara da yer verilmektedir.

Menkıbeler

ALİ CENAB TÜRKLER

Ruşen Eşef ( Ünaydın), Karagah-ı Umumi Muhafız Piyade Bölüğü Kumandanı Mülazım-ı Evvel Ruhi ile gerçekleştirdiği mülakatında Mehmetçiğin ağzından şu hatırayı kaydeder:

Bizim mıntıka kumandanı Süvari Kaymakamı Mahmut Bey tayyarelere pek kızar efendim. Daima ateş ettirir onlara ; katiyyen üzerimize sokmaz onun zaten tabiatı böyledir. Bir tayyare geldi miydi,haydi ütün bataryaya ateş ettirir.

Evet efendim; tayyare düştü. Hava hafif sisli olduğu için tabii gemiler bu sükutu( düşüşü) görmüyorlardı. Tayyareciler kendilerini denize attılar. Kendi gemilerini istikametine yüzmeye başladı. Bunu gören bataryamız düşmanın kendi gemilerine iltihak etmemesi için efendim ,ateş etti ki tayyareciler geriye dönsünler. O vakit gemilerde tayyarenin burada düştüğünü anladılar. Onlar da ateş açtılar. Tayyare tahrip edildi. O vakit de bizim hiç olmazsa bir esire fevkalade ihtiyacımız vardı. Çünkü düşmanın o dakikadaki vaziyetini anlamak istiyorduk. Zira düşman Anafartalar’dan çektiği askeri Seddülbahir’e ihraç yapmak istiyor gibi göstertiyordu. Yani açıkçası bunu blöf olarak yapıyordu. Ve gemiler de ( eliyle işaret ederek) bakın işte böyle daima Seddülbahir etrafında bir kavis şeklinde duruyordu.
Mıntıka kumandamız Kaymakam Mahmut Bey bu tayyarecinin neye mal olursa olsun mutlaka kurtarılmasını istiyordu. Tayyareciler en nihayet bir buçuk kilometre kadar sahile yakın geldiler. Tabii sahil mayın döşeli olduğundan kimse giremiyordu.
Düşmanın vaziyetini öğrenmeye şiddetle ihtiyaç vardı. Bu sırada bir düşman tayyaresi düşürülmüş ancak bizimkiler başka taraftan o tarafa hala ateş etmekte idiler. Düşman tayyarecileri hem mayınlı hem de ateş altında ölüm kalım mücadelesi vermekte idiler.
Bu noktada teessüratımı söylüyorum: o iki adam bağırıyordu. Yani ölüyorlardı artık. Ve sahilden hala imdat umuyorlardı. Tabii bir kumandan emir verdiği vakit süngü üzerine top üzerine gidip ölmek vazifemizdir. İşte o vakit mıntıka kumandanı Kaymakam Mahmut Bey ” Kim girer?” diye bir sual sordu. Bu İngilizlere sırf acıdığım için düşman olsalar da onları kurtarmak bana bir vazife-i vicdaniye oldu. Yüzmek de bilirim.
– Nerelisiniz efendim?
– Çanakkale’liyim. Bir an evvel girmek için telaşımdan fanilayı da çıkarmamışım. bir fanila bir iç donu kalmıştı. Daldım. O zaman arkadaşım Mülazım Kaşif’de : “Ben de girerim ” diye bendenize refakat etti. O çocuk aynı zamanda sınıf arkadaşımdır. Şimdi Rusya’da esir zavallı. Beraber girdik. Muttasıl düşman topları ateş ediyor. Monitörler,karşımızdan eksilmiyor. Tayyareler tepemizde dönüyordu.
Fakat biz tabii pek alçağa düşüyorduk. Sular da biraz dalgalıydı. Ne bizimkilerin nede onların makas atışları bizi kıstıramıyordu. Gülleler hep ötemize berimize düşüyordu. Bize hiç ziyan vermiyordu.
Maateessüf o tayyarecilerden birisi boğuldu. Çünkü bizde takat kalmamıştı. Ötekini kurtardık beyim. Mıntıka kumandanı Mahmut Bey kendisini aldı. Mıntıkasına götürdü. Orada İngilizce mesaj yapıldı. Güzel baktılar sonra Beşinci Orduya teslim edildi.
Giderken İngiliz mıntıka kumandanı Mahmut Bey ‘e demiş ki:
“Türkleri şöyle cesurdurlar, böyle alicenaptırlar diye kitaplarda okurdum. Bu defada cephede gördüm. Fakat böyle şiddetli bir ateşe karşı bu derece fedakarlıklarını bilemezdim. Bu derecesini bir İngiliz bile yapamaz.”

Deniz Harekatı

“ Denizlere hakim olan dünyaya hakim olur.” düşüncesiyle hareket eden İngilizler, boğazları ele geçirmek için donanmanın yeterli olacağına inanıyorlardı. Bahriye Nazırı Churchill’in planları Akdeniz filosu komutanı Amiral Carden tarafından da desteklenince, Lord Fisher’ın şüpheli gördüğü bu harekatın donanma ile yapılmasına karar verildi. Tarihinde hiçbir yenilgi almamış olan İngiliz donanmasının silah, teknoloji ve başarı açısından kendine güveni tamdı. Dünyanın yenilmez donanması, Fransa’nın da desteği ile dünyanın en büyük armadasını oluşturuyordu. Bu donanmaya karşı gelebilecek hiçbir güç düşünülemezdi. Hele ki yıpranmış, teknoloji açısından zayıf ve parçalanmak üzere olan Osmanlı, bu armada ile asla baş edemezdi.

İtilaf Devletleri’nin deniz harekatı 19 Şubat 1915’te başladı. 13 Mart 1915’e kadar düşman gemileri tabyaları top ateşine tuttu, mayın tarama gemileri olabildiğince yol açtı. Boğazları zorlayarak geçebileceklerine inanan düşman kuvvetlerinin, kararlı ve dirençli bir karşılık almaları bu işin o kadar da kolay olmadığını gösteriyordu. Bir ay boyunca yapılan binlerce mermi atışının ardından çok da büyük bir gelişme elde edilememişti.

18 Mart’a kadar geçen bu dönemde boğazın girişinde bulunan Rumeli yakasındaki Seddülbahir ve Ertuğrul tabyaları ile, Anadolu yakasındaki Kumkale ve Orhaniye tabyaları tahrip edilmişti. Boğaza giriş kapıları aralanmış ama hala ilerde olacaklar belirsizdi.

Ve 18 Mart 1915 sabahı geldiğinde kimse günün sonunda neyle karşılaşacağını bilmiyordu.

17 Mart 1915’te Amiral Carden’in yerine Amiral De Robeck’in atanmasıyla 18 Mart da gerçekleşecek plan uygulamaya konuluyordu.

Plana göre; 18 Mart sabahı 3 deniz tümeninden oluşan düşman filosu boğazda belirdi. Filonun en güçlü gemilerinden oluşan 1. Tümen bizzat Amiral de Robeck tarafından kumanda ediliyordu.

Queen Elizabeth, Agamemnon, Lord Nelson muharebe gemileri ve Inflexible muharebe kruvazöründe oluşan 1. Tümen, saat 10:30’da boğazdan içeri girdi. Filonun önündeki muhripler savaş alanını tanıyorlardı. Planlanan noktaya ulaşıldığında Queen Elizabeth’in hedefi Rumeli Mecidiye Tabyası, Lord Nelson’un hedefi Namazgah Tabyası, İnflexible hedefi ise Rumeli Hamidiye Tabyası idi. “A Savaş Hattı” olarak adlandırılan bu plan 11.30’da uygulanmaya başlandı ve 11.30’da merkez tabyalarına ateş başladı.

Bu arada düşman gemileri Kumkale’den gelen tedirgin edici ateş hattına da girmişlerdi. Obüslerden üstlerine ateş yağıyordu. Yine de mesafe uzak olduğundan Türk bataryaları savaş gemilerine karşılık veremiyordu. Saat 12.00 sularında Çimenlik, Rumeli Hamidiye ve Anadolu Hamidiye ateş almıştı. B Hattı diye adlandırılan Amiral Guepratte komutasındaki 3. Tümen Suffren, Bouvet, Goulois, Charlemagne adlı dört Fransız gemisiyle Triumph ve Prince George adlı iki İngiliz muharebe gemisinden oluşuyordu. Plana göre bu tümen 1. Tümenin arkasından hareket geçti ve B hattı önündeki yerini aldı. Yavaş yavaş yaklaşan gemiler bu cesurane ilerleyişlerinde Türk bataryalarından düşen mermi ateşi altında B hattına vardılar. Şiddetli yapılan karşılıklı çatışmalarda aradaki bataryalar sustuysa da merkez bataryalar ateşe devam ediyorlardı. 900 yarda kadar içeri sokulduklarından şiddetli ateş bu gemilerin üzerine yağıyordu. 3. Tümene ait olan iki İngiliz gemisi Triumph ve Prince George A hattının kıç omuzluklarında yerlerini almış Rumeli Mesudiye ve Yıldız Tabyalarını hedeflemişlerdi.

Rumeli merkez bataryaları çok yoğun bir ateş altındaydı. Mermilerin çoğu tabyalar içine düşmüş, telefon hatlarını bozmuş, yangınlar çıkarmıştı. Rumeli Mecidiye tabyası topçuların şehit olması ile devre dışı kalmıştı.

Planın ikinci aşamasında Türk bataryaları üzerinde yeteri kadar üstünlük sağlanabilirse Albay Hayes Sadler komutasındaki 2. Tümen devreye girecekti. Ocean, İrresistible, Albion, Vengeance, Swiftsun ve Majestic’ten oluşan 2. Tümen, 3. Tümenin yerini alacak ve B Hattından son olarak yakın muharebe yapılarak Tabyalar içinde olmayıp mayın hatlarını savunan toplar tahrip edilerek bombardımandan hemen sonra mayın tarama işlemlerine başlanacaktı. Fakat 3. Tümenin yerini alacak 2. Tümen gelmeden önce beklenmedik bir şey oldu. Saat 14:00’e doğru Suffren büyük bir hızla boğazı terk etmekte ve Bouvet’de onu izlemekteydi. A hattını geçmek üzereyken Fransız gemisi Bouvet’de bir iki patlama oldu ve Anadolu Hamidiye tabyasınca ateş altındayken 3 dakikada suların altına gömüldü. Derin bir şaşkınlık yaşanıyordu. Queen Elzabeth ve Agamemnon dışındaki bütün gemiler ateşi kestiler. Muhripler ve istimbotlar personeli kurtarmaya gittiklerinde 20 kişi kurtarılabilmiş, 603 kişi sulara gömülmüştü. Bu arada 12.30 sularında Goulois isabet almış ve ağır yaralarla boğazı terk ediyordu. 15.30 sularında mayına çarpan Inflexible’ın durumu kötüydü ama yoğun çabayla Bozcaada’ya ulaştı. 2. Tümen İngiliz gemileri, 3. Tümenin yerini aldığında bu manzara ile karşılaşmıştı. Saat 14.30’da ateşe başlayarak 10 yardaya kadar yaklaştılar. Namazgah tabyasını bombardıman ediyordu. Saat 15.00’te Rumeli Hamidiye daha sonra da Namazgah aldığı isabetle savaş dışına kalmıştı.

Anadolu Hamidiye tabyası hasar görmemişti ve İrrisistible’a ateş ediyordu. Saat 15.14’de İrrisistible’ın yanında korkunç bir patlama duyuldu. Saat 16.15’te tabyalarda uzaklaşmak isterken bir mayına çarptı. Bu bölgede bir gece önce Nusret’in döktüğü mayınlar hiç hesapta yokken can alıyordu. Bölgenin mayınlı olduğunu anlayan Amiral de Robeck 2. Tümenin geri çekilmesi için emir verdi. 18.05’te geri çekilirken Ocean da mayına çarpmıştı. Güçlü top ateşine rağmen Ocean’ın personeli muhripler tarafından boşaltıldı.

18 Mart’ta yaşananlar şaşkınlık yaratmıştı. Lord Fisher gibi ordusuz bir donanmanın başarıya ulaşamayacağını söylayenler haklı çıkıyor, de Robeck ve Churchill gibi hala donanma ile boğazları zorlayıp İstanbul’a çıkılabileceği düşüncesi yeni hareket planları doğuruyordu.

Uygun Fiyatlı Çanakkale Şehitlik Turu

gurup-gezisi-Canakkale-sehitler-abidesi

Çanakkale Savaşının bizim için önemi oldukça fazladır. Dolayısı ile burayı ziyaret ederek yaşanılanları profesyonel bir rehberden dinlemek oldukça büyük önem taşımaktadır. Dolayısı ile bu konuda tur firmaları oldukça yardımcı olmaktadır. Tabi katılacağımız turun bütçemize uygun olması gerekir. Ancak bu şekilde gittiğimiz turdan tam anlamıyla keyif alabiliriz.

Bu açıdan ülkemizde pek çok uygun fiyatlı Çanakkale Şehitlik turu düzenlenmektedir. Bu turlara katılarak hem yeni bilgiler öğrenebilir hem de orada yatan birçok şehidi anabilirsiniz. Üstelik fiyat açısından sıkıntı yaşamadığınızda çok daha rahat olursunuz. Bu yüzden uygun fiyatlı turları tercih etmeniz oldukça güzel olacaktır. Zaten bu açıdan hizmet veren firmalar oldukça yararınıza olacaktır.